• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

İLMÎ HAKİKATLER, GERÇEKLER... EDEBÎ ESERLER, HABER VE GÖRÜŞLER...

ADALET...

01 mart 2013

Adalet…

 

Dünya adalet üzerinde ayakta durur. Adalet olmayan yerde yıkım,yani ZULÜM yer alır.

Konular, konuların içinde saklıdır. Bir konuyu ele aldığınız zaman onun tamamlanması için bütün detaylarını, inceliklerini ele almanız gerekir. Bu o konu hakkında bir kitap yazmak anlamına gelir. Oysa zamanının dar olması, işin aciliyeti nedeniyle konuyu çok muhtasar, kısıtlı bir şekilde vermek zorunda kalıyorsunuz. Bu durumda da verilmesi gereken birçok husus, konunun içinde saklı kalıyor. Onun için konular, konuların içinde bulunuyor.

İşte bu durumda dikkatli bir okuyucu bazı eksikleri fark ediyor ve yeni bir konu ortaya çıkmış oluyor. Böylece hem fikir alışverişi yapılıyor hem de konular yeknesaklıktan çıkmış, daha anlaşılır hale gelmiş oluyor.

Demokrasi, suç ve cezadan bahsedersiniz de adalet mefhumu  bunlar arasında saklı kalır mı?

Zaten bu  da en az diğer konular kadar önemlidir. Belki de Allah’ın en fazla önemsediği konuların başında gelir.

Kişiye mahsus kanun çıkarılmaz. Ama bütün hükümler kanunlara göre verilir. O zaman kanunlar, bütün vatandaşları kapsar.

Adalet’in muhalifi yani zıddı, karşıtı zulüm’dür yani haksızlıktır.  Allah, adaleti emreder, zulmü yasaklar.

 Nisa (58) Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. 

Burada dikkat edilecek bir husus daha var: Birine bir iş verileceği zaman, kişinin konusuna hakim, konusunu bilen ve bundan emin olunan bir kimse olması gerekir. Bu da bazı seçici kriterlerin belirlenmesini icap eder. Bu sebeple hem seçimde hem de insanlar arasında hüküm vermede adalet ön planda yer almalıdır. Aksi halde zulüm yapılmış, haksızlık edilmiş olur.

Yargı sisteminde hüküm verecek kişilerin de yani hakimlerin ve savcıların da adalet ölçüleri içinde tayinleri ve adaletle hükmetmeleri Allah’ın istediği bir husustur.

Nahl (90) Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. 

Burada da görüldüğü gibi Allah, herkese şamil olarak adaletli olmayı emrediyor. Sonra iyilik ve yardımları zikrediyor.

Allah Hakimler ve savcılara adaleti emrettiği gibi, hakları savunmakla görevli avukatlara ve insanlara da adaletle hareket etmeyi emrediyor. Hatta aile içindeki adli işlerde bile bunun ne kadar önemli olduğunu çok açık ve net bir şekilde şöyle emrediyor:

Nisa (135) Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. 

Bu ayet insanın tüylerini diken diken edecek, yüreğini ürpertecek mahiyette bir emr-i  ilahidir. Bunu okuyup bilen bir kişinin Adaletsizlik yapması, en büyük zulümdür.

İşte bu şekilde Allah hiç kimsenin zulme uğramasına rıza göstermeyeceğini belirtiyor.  

Bırakın memleket içinde bir bölgeyi, dünyanın neresinde olursa olsun Müslümanların adaleti savunan bir toplum olmasını istiyor. Başta hakimler olmak üzere bütün insanların adalet karşısında eşit muamele görmesini, haksızlığa uğratılmamasını emrediyor.

Maide (8) Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun. Bu, Allah'a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. 

Hem kanunlar yapılırken hemde uygulanırken, kişi, sınıf, zümre, milliyet, hısımlık, yakınlık farkı gözetilmeksizin hatta düşmanlık ve muhabbet hislerinden uzak hareket edilmesi, bu ayete göre adaletin olmazsa olmaz gereğidir.

Türiye sınırları içinde kanunların bu emirler dikkate alınarak uygulanması halinde buna kim karşı çıkabilir?

Aksine o zaman dirlik olur, huzur olur, emniyet ve güven olur.  

Aslında Hukuk Fakültelerinde Medeni Hukuk kadar, ceza hukuku kadar, Roma hukuku kadar İslam hukuku esaslarının da okutulması ve kavratılması şarttır.   

Kur’anın ruhunu bilmeyen bir hakimin Allah için hüküm verebilmesi ne kadar isabetli olur bilmiyorum.

T. Fikret Aktan